Bu Site Sizin Sizde Yazınızı Gönderin

Evet bu siteye sizlerde yazılarınızı gönderebileceksiniz. Yapmanız gereken içerisinde link ve reklam olmayan yazılarınızı haberdaim@gmail.com adresine mail olarak göndermek.
Hepsi bu kadar. İyi Paylaşımlar
Dikkat edilmesi gerekenler;
Siteye cinsel içerikli, reklam içerikli paylaşımlarda bulunmak yasaktır.
nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Nabucco projesi nedir? Ne değildir?

Haber resmi

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattıyla Hazar’daki enerji kaynaklarının batıya sevkedilmesinde bir enerji koridoru olarak görev yapabileceğini gösteren Türkiye’nin, AB açısından mevcut en hayati projesi, Hazar ve Ortadoğu doğalgazını Avrupa’ya sevkedecek Nabucco.

11 milyar dolarlık, yıllık 31 milyar metreküp kapasiteye sahip proje AB’nin, doğalgazda kaynak çeşitliliğini ve enerji güvenliğini artırmak için en ciddi alternatifi ve “doğu-batı enerji koridoru”nun en önemli ayağı. Hazar ve Ortadoğu doğalgazının Türkiye üzerinden geçerek, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya’ya ulaşması hedefleniyor.

Projenin hayata geçmesiyle Türkiye bir yandan AB için en önemli transit ülkelerden biri haline gelecek, bir yandan da yüzde 60’ı aşan Rus doğalgazına bağımlığına karşı ciddi bir alternatif oluşturacak.

NTV'nin haberine göre; Nabucco konsorsiyumunda BOTAŞ’ın yanı sıra Macaristan’dan MOL, Romanya’dan Transgaz, Bulgaristan’dan Bulgargaz, Avusturya’dan OMV ve Almanya’dan RWE enerji şirketleri yer alıyor. Avrupa

açısından Nabucco, enerji güvenliğinin artırılması için en iyi seçenek. Zira, birden fazla ülkeden (muhtemelen 3 ila 5) Nabucco’ya doğalgaz pompalanması öngörülüyor. Böylece tek başına hiçbir ülke Nabucco’yu kontrol edemeyecek.

RUSYA'YA BAĞIMLILIĞI BİR SÜRE ÖNLEYECEK

Nabucco tek başına, AB’yi Rus doğalgazına bağımlılıktan kurtaracak bir proje değil. Ancak başta İngiltere ve Hollanda olmak üzere Avrupa’daki doğalgaz üretiminin hızla azalması ve tüketimin artmasıyla her geçen yıl dışa daha bağımlı hale gelen AB’nin, Rusya’ya olan bağımlılığını bir süre için önleyecek bir proje.

AB’de doğalgaz tüketiminin 2030'a kadar yıllık ortalama yüzde 1.8 artması ve doğalgazın toplam enerji kaynakları içindeki payının yüzde 23'ten yüzde 32'ye yükselmesi bekleniyor. Birliğin üretimi ise 2010 yılında 225 milyar metreküpe, 2030 yılındaysa 147 milyar metreküpe gerileyecek. Bu tahminler ışığında, AB’nin doğalgazda yüzde 50 olan dışa bağımlılığı, 2030'a gelindiğinde yüzde 80'e çıkabilir. Bugün itibarı ile en fazla doğalgaz ithalatını, sırasıyla Rusya, Norveç ve Cezayir’den gerçekleştiren Avrupa Birliği'nin artacak talebini de yine Rusya, Afrika, Ortadoğu ve Hazar/Orta Asya kaynaklarından karşılanması planlanıyor.

İLK KEZ BOTAŞ GÜNDEME GETİRDİ

İlk kez Şubat 2002’de BOTAŞ tarafından gündeme getirilen proje çerçevesinde, hattın ilk aşamasının inşasının 2009, ikinci aşamasınınsa 2017’de başlatılması, ilk aşamanın 2012’de faaliyete geçmesi hedefleniyordu. Ortak Girişim Anlaşması'nın 28 Haziran 2005 tarihinde Proje Katılımcısı Şirketler tarafından imzalanmasının ardından 2005 yılı sonunda Nabucco Uluslararası Şirketi kuruldu. Ortakların eşit katılımıyla kurulan Nabucco Uluslararası Şirketi bu yıl çalışmalarını hızlandırıldı. Ayrıca güzergah ülkelerinde inşaat işlerini gerçekleştirip işletmeden sorumlu olacak Nabucco Milli Şirketleri kuruldu.

26 Haziran 2006 tarihinde Viyana'da imzalanan Bakanlar Beyanatı ile Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi'ne ülkelerin desteği ilk olarak güçlü bir şekilde dile getirildi.

5 Şubat 2008 tarihinde ise RWE firması Nabucco Şirketi'nin 6. ortağı oldu. İlk etapta boru hattının tam kapasite çalışması değil, yılda 8 milyar metreküp doğalgazı Avrupa’ya sevketmesi hedefleniyor.

Ancak projeyle ilgili belirsizlikler, hattın inşasının başlangıcını 2011’e, ilk aşamasının faaliyete geçmesini de 2014’e sarkıtmış durumda. Özellikle tedarikçi ülkelere ilişkin belirsizlikler, bu tarihin daha da ileriye atılabileceğine işaret ediyor.

EN BÜYÜK SORUNU: HATTI DOLDURACAK DOĞALGAZ YOK
Nabucco projesiyle ilgili en önemli sorun, hattı dolduracak yeterli doğalgazın henüz bulunmamış olması. Nabucco hattına ilk doğalgaz verecek ülke Azerbaycan. Bu nedenle Şah Deniz projesinin ikinci aşamasının tamamlanmasının beklenecek. Ancak Azerbaycan’daki kaynaklardan alınacak doğalgaz yeterli değil.

Azerbaycan'ın, yıllık ürettiği toplam 14.7 milyar metreküp doğalgaz, Nabucco boru hattının yarısını dahi dolduramıyor. Kaldı ki doğalgazın bir bölümünü iç pazarda tüketiyor, bir bölümünü de Rusya’ya satıyor. Bu nedenle Türkmenistan ve Irak doğalgazının da Nabucco ile Avrupa pazarına sevkedilmesi öngörülüyor. Sadece Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattının kapasitesi 16 milyar metreküp ve Gürcistan, doğalgaz miktarının yüzde 5’ini alma hakkına sahip. Bu nedenle mevcut koşullarda Nabucco’nun ancak yarı kapasitesine sahip olan Bakü-Tiflis-Erzurum hattının da, proje hayata geçirileceği zaman artırılması gerekiyor.

RUSYA VE İRAN'IN KATILMASINA ABD ENGELİ
Dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerine sahip iki ülkesi Rusya ve İran da coğrafi konumları itibarı ile projeye katılabilir. Ancak Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması istendiğinden ve İran ile nükleer programı nedeniyle yaşanan sorunlardan dolayı, bu iki ülkenin katılımına, başta ABD’nin baskısıyla AB ülkeleri de sıcak bakmıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Matt Bryza, “biz ABD olarak AB’nin Hazar doğalgazıyla enerji kaynaklarını çeştilendirmesi için Nabucco projesini destekliyoruz, İran gazıyla çeşitlendirmesi için değil” sözleriyle Washington’un tututmunu net olarak ortaya koymuştu. Ancak, tedarik sıkıntısının aşılmasında Türkiye, Rusya’nın ardından dünyanın ikinci büyük doğalgaz rezervlerine sahip İran’ı kilit ülke görüyor. Ancak bu konudaki nihai gelişme ve kararın, ABD-İran ilişkilerine bağlı olarak şekilleneceği aşikar.

IRAK: 'ÖNCELİKLİ OLAN KENDİ TÜKETİMİM'
Bir diğer tedarikçi olması beklenen Irak doğalgazıyla ilgili belirsizlikler de hala çok fazla. Nitekim Bağdat yönetimi, mevcut durumda iç tüketimin karşılanmasının öncelikli olduğunu ve bu aşamada Nabucco’ya verecek doğalgaza sahip olmadıklarını açıklamış, ancak ileride doğalgaz üretiminin artması halinde bunun mümkün olabileceğini bildirmiştir.

Bu aşamada Türkmen doğalgazının Hazar denizinin altından geçirilmesi öngörülen Trans-Hazar hattı üzerinden alınabilmesi Nabucco için neredeyse bir önkoşul. Orta Asya’nın en önemli doğalgaz üreticisi Türkmenistan, Nabucco boru hattına doğalgaz vermek için istekli. Ancak Rusya ve İran, böyle bir projenin Hazar Denizi’nin ekolojik dengesini bozabilecek bir çevre riski taşıdığını ve yapımı için kıyısı olan tüm ülkelerin onay vermesi gerektiğini savunarak, kendilerini devredışı bırakacak bu gelişmeyi engelliyor. Trans-Hazar ve Nabucco birbirini tamamlayan iki proje ve bu projelerin birinden vazgeçilmesi, diğerinin de hayata geçirilip geçirilmemesinde etkili olacak.

Nabucco’ya katılması öngörülen bir diğer ülke ise Mısır. “Ana” değil “tali” tedarikçi olması planlanan Mısır’dan başlayan boru hattının, Suriye’ye kadar olan kısmının inşası tamamlandı.

RUSYA'YA GÖRE NABUCCO SANAL BİR PROJE
Rusya, “sanal” olarak değerlendirdiği ve ekonomik açıdan uygun olmadığını iddia ettiği Nabucco projesinin hayata geçirilmemesi için girişimlerini yoğunlaştırdı. Rusya, 2007 ve 2008’de Kazakistan ve Türkmenistan ile, 2009’da ise Azerbaycan’la, daha fazla doğalgaz almak için anlaşmalar imzaladı.

Bu anlaşmalara ek olarak yine 2007’de Güney Akım projesi için İtalya ile birlikte anlaşma imzalayarak harekete geçmesi Nabucco projesini daha da zora soktu. Macaristan enerji şirketi MOL’u 2006 yılında almak için teklif yapan Moskova, bu gerçekleşmeyince, Mart 2007’de Güney Akım projesine dahil olması için Macaristan başbakanı Ferenc Gyurcsany ile anlaşmaya vardı.

NABUCCO'NUN EN ÖNEMLİ ALTERNATİFİ: GÜNEY AKIM
Rusya, Güney Akım projesine dahil olmaları için 18 Ocak 2008’de Bulgaristan’la anlaştı, birkaç gün sonra da Sırp petrol ve doğalgaz firması NIS’ın yüzde 51 hissesini alarak bu ülkeyi de Güney Akım projesine dahil etti. AB’nin ortak bir enerji politikası izlememesi de Rusya’nın işini oldukça kolaylaştırıyor. Yıllık 30 milyar dolarlık kapasiteye sahip olan Güney Akım, Nabucco projesinin en önemli rakibi/alternatifi olarak görülüyor.

İtalyan ENI şirketi, Rus Gazprom ile birlikte Güney Akım’ı gerçekleştirecek. Nabucco projesinden sonra ortaya atılsa dahi, bugün Güney Akım daha avatajlı konumda. Güney Akım’la ilgili birçok anlaşma sonladırıldı, ancak Nabucco ile ilgili nihai anlaşmaya henüz imza atılmadı. Hangi ülkelerin Nabucco’ya hangi miktarda doğalgaz sağlayacağı, projenin nasıl finanse edileceği ve hangi ülkenin hangi miktarda hattan doğalgaz alacağı dahi henüz kesinlik kazanmadı. Buna karşılık, AB ülkeleri Almanya, Fransa, İtalya, Bulgaristan ve Macaristan’ın yanısıra Sırbistan da Güney Akım’dan gaz alabilmek için Gazprom’la anlaşmalar imzaladı. Birçoğu bizzat Rus devlet Başkanlarının ziyaretlerinde imzalanan bu anlaşmalarla ilgili Vladimir Putin Şubat 2008’de “Ortaklarımız çok basit bir şey yapmalı. Hesap makinesini alıp, hangi projenin daha karlı olduğunu görmeli” sözüyle Nabucco’ya karşı ülkesinin sunduğu avantajları dile getirmiştir.

PUTIN: BORU HATTI İNŞA ETMEK İSTİYORSANIZ, DEVAM EDİN
Nabucco projesini dolduracak doğalgazın bulunmasının mümkün olmadığını iddia eden Putin, “eğer birileri toprağı kazıp boru hattı inşa etmek istiyorsa devam etsinler, bizim için sorun değil” sözleriyle, alaycı şekilde projenin geleceği olmadığını ima etmişti.

Rusya, başarılı bir stratejiyle, başlıca AB ülkeleriyle enerji alanında ayrı ayrı ortaklıklar ve işbirliğine giderek üye ülkelerin ortak bir politika izlemesinin önüne geçiyor. Birbirine rakip iki büyük boru hattı projesinden Güney Akım, Rusya’nın AB’ye kıyasla çok daha hızlı ve kararlı hareket ederek somut adımlar atması neticesinde, Nabucco karşısında avantajlı konuma geçmiştir.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Vitamin Nedir?

Vitamin
Vitaminler, saglikli yasamin vazgecilmez bir parcasi olan organik bilesiklerdir. Vitamin Latince yasam anlamina gelen socugunden kaynaklanir. Vitaminler yagda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrilir .



YAGDA ERIYEN VITAMINLER : A, D, E ve K vitaminleridir .



SUDA ERIYEN VITAMINLER : B grubu vitaminler ile C vitaminidir .



ONEMI



A vitamini Enfeksiyonlara karsi direnci arttirir normal buyume, ureme, kemik ve dis gelisimi, gorme icin gereklidir. Cildin tirnaklarin ve saclarin saglikli kalmasini saglar. Dis ve disetleri icin buyuk onem tasir .



Kayisi,kuskonmaz,maydanoz,ispanak, havuc,kereviz, marul, portakal, erik, domates



D vitamini İnce bagirsaklardan kalsiyumun emilmesine yardimci olur, kalsiyumun kemiklerde ve dislerde tutulmasini saglar .



Balık yagi, balik, yumurta, tereyagi, karaciger, et, sebzeler, gunes



E vitamini Antioksidan etkilidir. Alzheimer hastaliginin ilerlemesini yavaslatiyor Yaşlı kisilerde bagisiklik sistemini guclendirir. Hucrelerin daha uzun yasamasini ve yenilenmesini saglar .



Bugday, tohumlu besinler, soya fasulyesi yagi, ari sutu, ceviz, marul, tere, kereviz, maydanoz, ispanak, lahana, misir yağı, misir, yulafta



K vitamini Karaciğere gelen Kvitamini burada üretilen bazı pıhtılaşma faktorlerinin yapiminda rol alır. K vitamini takviyesi yanlızca kanamali hastalarda verilir.



Ispanak,kabak, marul, yesil domates, yesil biber, inek sutu, peynir, tereyagi, yumurta, kirmizi et, pirinc, karaciger, misir, muz, seftali, cilek



B1 vitamini Kaslarin ve sinir sisteminin faliyeti için gereklidir.Yetersizliginde istahsizlik, huzursuzluk, bellek zayıfligi ve dikkat azalmasi gorulur.



Bugday, kepek, bira mayasi, taze sebze meyve, koyun eti, sigir eti, balik eti, yumurta, sut



B2 vitamini Eksikliginde dilde kizarma, yanma hissi, agiz cevresi ve dudaklarda kizarma, tahris, catlaklar, gozlerde kasinti, yanma hissi, katarakt olusumu, sacların dokulmesi, cocuklarda buyume yavaslamasi, kilo kaybi, sindirim sorunlari olusur .



Karaciger, bobrek, bugday unu, patates, et, süt, yumurta, peynir, kepek, yesil sebzeler, havuc, findik, yer fistigi, mercimek



B3 vitamini Yetersiz beslenme sonucu deriyi sinir sistemini tutan pellegra adli hastalik ortaya cikar. Hucrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Midede sindirimin temel taslari olan asitlerin uretimini saglar.



Bira mayası, kepek, yer fistigi, sakatat, kirmizi et, balık, bugday, baklagiller, un, yumurta, süt, limon, kabak, incir, portakal, hurma



B5 vitamini Dogada bol oldugu için eksikligine rastlanmaz. Ayrica bir miktar bagirsaklarda da yapilmaktadir. Eksikligi kan sekerinde düsme, ellerde titreme, kalp carpintiya neden olur .



Karaciger, kirmizi et, tavuk, yumurta, ekmek, sebzeler



B6 vitamini Sinir sistemi ve hormonların calismasini duzenler.Vucudun savunmasında antikor ve akyuvar olusumunda rol oynar. Eksikliginde migren tipi bas agrisi, kansizlik, ciltte kuruluk, gorme problemleri, uyusukluk, adele zayifligi ve kramplari olusur .



Karaciğer, böbrek, kırmızı et, balık, yumurta, ekmek, sebzeler



B11 vitamini Kirmizi kan hucreleri ve sinir dokularinin olusumunda aktif rol oynar. Hucre bolunmesi icin gereklidir. Bu etkisi ile buyumeyi de saglar. Anne karnindaki bebegin sinir sisteminin gelisimi için de gereklidir. Eksikliginde istahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, ishal, bas agrisi, unutkanlik, carpinti gibi bazi kalp sorunlari olusabilir .



Karaciger, bobrek, kirmizi et, ispanak, marul, yumurta, ekmek, portakal, muz



B12 vitamini Besinlerle veya sigara gibi aliskanliklarla vucuda giren siyanuru etkisiz hale getirir. Eksikliginde dilde hassasiyet, sisme, kizarma, hayal görme, depresyon, adalelerde kasilmalar, sinir iltihaplarına bagli olarak el ve ayaklarda uyuşma, karincalanma, yanma sikayetleri oluşur .



Karaciger, yurek, bobrek, kirmizi et, tavuk, balık, süt, peynir, yumurta



C vitamini Vucudumuz C vitaminini uretemez bitkiler ve bazi hayvanlar bu vitamini uretebilmektedir. Besinlerle alinan vitamin 2 saat icersinde kullanilir 4 saat sonunda kandan uzaklasir. Yaralarin iyilesmesini, damarlarin saglikli olamalarini saglar.Vucudun savunma sistemini artirici etkisi vardir. Histamin yapimini azaltarak allerjik olaylarin siddetini dusurur. Eksikliginde dis eti kanamalari ve cekilmeleri olur.



Siyah üzüm, narenciye, cilek, kavun, karpuz, yesil biber, maydanoz, brokoli, havuc, sogan, bezelye
--

Sizde Beğendiğiniz e-postaları, kendi eserlerinizi veya bizimle paylaşmak istediklerinizi naturelist@gmail.com mail adresine yollayabilirsiniz..



27 Nisan 2009 Pazartesi

Kanser Nedir?



Kanser önemi giderek artan bir sağlık ve yaşam sorunu durumundadır. Ölüm nedeni olarak, kalp ve damar hastalıklarının hemen ardından gelmektedir. Batı toplumlarında her yıl 250-350 kişiden biri kansere tutulmaktadır. 60 yaşın üzerindeki gurupta ise kanser sıklığı çok artmakta 300 kişide 4-5 civarına yükselmektedir. Ülkemizde kesin istatistikler bulunmamakla birlikte insidansın bunun yarısı kadar olduğu tahmin edilmektedir.

Yurdumuzda en sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, prostat, kalın barsak, rektum, mide ve pankreas; kadınlarda meme, akciğer, kalın barsak, rektum, serviks, over, mide ve pankreas kanserleri olarak sıralanabilir. Deri kanseri sıklığı her iki cinste de yüksek olmakla birlikte, habis melanom dışındaki deri kanserleri tedaviye iyi cevap verdiklerinden ölüm oranı çok düşüktür.


Kanserin Biyolojisi

Kanser, bazı etkilerle değişime uğramış hücrelerin, gerek yerel ve gerek uzak noktalarda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan habis hastalıklar grubudur. Normalde hücreler belli bir kontrol altında, ihtiyaca göre bölünerek çoğalırlar. Hücreler bir taraftan programlı ölüm ya da "apoptoz" denen olay ile yok olurken, diğer taraftan da büyüme faktörlerinin etkisiyle çoğalır. Büyüme faktörleri normalde DNA'daki çeşitli genlerin etkisiyle oluşan proteinlerdir. Bu genler mutasyona (değişime) uğrayarak hücrelerin aşırı büyümesine sebep olurlarsa, o zaman kanser oluşur ve bu genlere de "onkogen" denir.

DNA hayatın merkezi maddesi olarak kabul edilebilir. DNA'da genler bulunmaktadır. Genler, anne veya babadan çocuğa siyah ya da sarı saç veya mavi göz gibi özelliklerin ya da talasemi (Akdeniz anemisi) gibi hastalıkların geçmesine sebep olan kalıtım birimleridir.

DNA uzun bir teyp şeridi gibidir. Vücudumuza nasıl büyüyeceğini bildiren, hatta davranışlarımızı belirleyen biyolojik bir programlar dizinidir. DNA bilgisayardaki programları taşıyıcı şeritlere benzetilebilir.

DNA, deoksiribonükleik asid dediğimiz hücre çekirdeği asidinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. DNA hücrelerde kromozom şeklinde bulunur.

İnsan vücudunda milyarlarca hücre vardır ve her hücredeki DNA o hücrenin kontrol merkezidir. İnsanda 23 çift kromozom vardır. Bunlar çekirdekte çiftler halinde bulunurlar. Yalnız son çifttekiler cinsiyet kromozomu olarak farklıdır; kadında XX ve erkekte XY olarak bulunur.

Kanser genleri ya da onkogenler 70'li yılların sonlarına doğru bulunmağa başlanmış ve günümüze kadar çok aktif araştırmaların konusunu oluşturarak, kanserin daha iyi anlaşılmasına, tanı ve tedavinin geliştirilmesine hizmet etmişlerdir.

Onkogenleri oluşturan mutasyonlar, karsinojen maddelerin, virüslerin ve X ışınlarının etkisiyle meydana gelir. Kanser bir organda oluştuktan sonra, uzak doku ve organlara da metastaz dediğimiz yerleşmeler yapar ve genel olarak hastalar metastazlar nedeniyle kaybedilir. Hızlı ilerleyen kanserlerde metastaz erken, daha iyi gidişli kanserlerde ise metastaz geç oluşur. Metastaz oluşumu tesadüften çok, kanser hücrelerinin bazı organlara kolay yerleşmelerini sağlayan özelliklerine bağlıdır. Örneğin, kolon kanserleri karaciğere, prostat kanserleri kemiğe metastaz yapmayı tercih etmektedir. Burada, kanserli dokuda kan akımı, damar hücrelerinin aktivasyonu gibi faktörler rol oynamaktadır.

Onkogenlerin yanında anti-onkogenler de çok önemlidir. Onkogenler kansere sebep olurken, anti-onkogenler kanseri önleyen genlerdir. Anti-onkogenlere "tümörü baskılayan genler" de denir. Bunlar doğal hallerinde iken, yani mutasyona uğramamış hallerinde iken hücre bölünmesini ve çoğalmasını frenleyen, durduran genlerdir. Örnek olarak retinoblastoma genini ve p53 genini gösterebiliriz.


Sonuç

Kanser çok önemli bir hastalıklar grubudur. Tedavisi ve tanısı bir çok uzmanlık dallarının işbirliğini gerektirmektedir. Tedavisi güçtür. Erken tanı önemlidir. Cerrahi ve radyoterapi lokal tedavi yöntemleri olup, onların arkasından kemoterapi ve immünoterapi gibi sistemik tedaviler uygulanmaktadır. Kemoterapi sitotoksik ilaçlarla yapıldığı için özel bir ihtisas konusudur. Etkili dozlarda, fakat hastayı yan tesirlerden koruyarak yapılması gereklidir.

Moleküler biyolojinin verdiği yeni bilgiler kanser tedavisi için umut vaad etmektedir. Onkogenleri ve onların ürünlerini baskılayan özel maddeler halen araştırılmaktadır. Anti-onkogenlerin de tedaviye katılmaları için çalışılmaktadır.

Kanserde belki tedaviden daha önemli olan husus kanserin önlenmesidir. Önlemede karsinojenik (kanser yapıcı) maddelerden uzak durmak, temiz ve sağlıklı yaşamak ve uygun bir diyet uygulamak gibi hususlara uyulması kanser sıklığını rahatça yarıya indirebilir. Gelecekte kemoprevansiyon yani kimyasal maddelerle kanseri önlemek de yararlı olabilecektir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...