Atıştırmalık çerezler deyince akla önce ceviz geliyor ama fındığın da, bademin de cevizden farkı yok. Özellikle fındığın bol ve ucuz olduğu ülkemiz için atıştırmalık deyince aklımıza hemen fındık gelmeli. Fındık deyince sadece “aganigi naganigi” durumları da aklınıza gelmesin.
Fındık yalnız sekse değil, akla, kalbe, kasa, kemiğe, yani her şeye iyi geliyor. İsterseniz önce fındık, ceviz-aganigi ilişkisinden başlayalım. Fındık ve cevizde bol miktarda arginin var. Arginin’in damar duvarını güçlendirdiği, damar esnekliğini desteklediği, kanı incelttiği, kan basıncını düşürüp dolaşımı hızlandırdığı ve ayrıca damar duvarında nitrik oksit yapımını artırdığı -viagra da nitrik oksidi artırarak etkili oluyor- biliniyor. Yani daha çok arginin’e sahip olmak cinsel bölgeye daha çok kan gitmesi, damarların kanla dolup şişmesi anlamına geliyor. Arginin’in kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, badem, antepfıstığı ve karpuz çekirdeğinde de bol miktarda olduğunu bir kenara not edin.
MAGNEZYUMU BOL
Fındıkta bol bulunan maddelerden biri de magnezyum. Magnezyum kalp dostu bir mineral. Kalp ritminin bozulmasını önlüyor. Ayrıca kan basıncını dengelemede de yardımcı oluyor. Kasları gevşettiği, sinir sistemini sakinleştirdiği için uykuyu da iyileştiriyor. Ayrıca yorgunluk ile mücadelede de etkili bir mineral. Yetmedi! Migren ve benzeri stresle ilgili baş ağrılarının azaltılmasında da faydalı olabiliyor.
FOLİK ASİT DEPOSU
Fındığı kalp ve beyin dostu yapan özelliklerden biri de folik asitten zengin olması. Folik asit hücre çekirdeğinin olgunlaşması için elzem olan bir vitamin. Kanseri önlemede, belleği desteklemede, kalp krizi ve felçleri engellemede faydaları var. Ayrıca eksikliğinde önemli sorunlar yaratabilen özel bir anemi ortaya çıkabiliyor.
Fındığın tıpkı ceviz ve badem gibi E vitamininden zengin olduğu da biliniyor. E vitaminin kanı incelttiği, vücuttaki yangısal süreçleri baskıladığı, cinsellikten kalp ve beyin sağlığına kadar birçok noktada rol oynadığı bilinen gerçekler.
OMEGA-3 TOPU
Fındık da ceviz kadar olmasa bile Omega-3 yağlarından zengin bir kuruyemiş. Omega-3 yağlarının kalp ve beyin sağlığı için olumlu etkileri saymakla bitmez. Bitkisel Omega-3 deyince ilk beşe ceviz, fındık, öğütülmüş keten tohumu, keten tohumu yağı ve semiz otunu koyabilirsiniz. Ben fındığı ve cevizi “Omega-3 topları” diye tanımlıyorum.
Fındığı kalp ve damar dostu yapan bir başka özellik de fitosterollerden zengin yapısıdır. Fitosteroller bitkisel kolesteroller diye de biliniyor. Vücuda girdiklerinde hayvansal besinlerdeki zararlı olabilecek kolesterollerin emilimini engellediklerinden kan kolesterolünde azalmaya yardımcı oluyor. Yani fındık da en az ceviz kadar etkili bir doğal kolesterol savaşçısı.
Fındığın posa bakımından da güçlü bir yapısı var. Bilindiği gibi posadan zengin yiyecekler kolesterol, şeker ayarına yardımcı oluyor, kalın bağırsak kanserine engel oluyor, kabızlığı önlüyor.
KEMİKLERİ GÜÇLENDİRİYOR
Yetmedi. Fındık kalsiyum ve bakırdan zengin olduğu için kemiklerinizi de destekliyor. Kemik bütünlüğünün korunmasında, osteoporoz diye bilinen kemik zayıflamasının yavaşlatılmasında son derece yararlı bir besin olarak gösteriliyor.
YETERİ KADAR TÜKETİN
Kısacası fındığın cevizden herhangi bir eksiği yok. Üstelik kalori değerleri de aynı. Tek farkı cevize göre daha kolay ulaşılması, daha ucuz olması.
Aklınıza fındık yiyip de kilo mu alalım gibi bir soru gelebilir. Doğrudur! Gereğinden çok tüketildiğinde fındık da, diğer kuruyemişler de kilo aldırabilirler.
Önemli olan tüketeceğiniz miktardır. Kilo almayacak ama sağlık yararı yaratacak kadar fındık tüketmek istediğinizde miktarı günde 25-30 gram ile sınırlamanız tavsiye edilir.
Bu miktar fındık size en fazla 150-175 kalori kazandırır ama ihtiyacınız olan E vitamini, folik asit, arginin, Omega-3, magnezyum, kalsiyum ve benzeri pek çok değerli maddenin neredeyse beşte birine yakınını vücudunuza dahil eder.
Üstelik bu kadar kalori yakmak için 30 dakikalık hızlı bir yürüyüş yapmanız da yeter. Sağlığı korumak ve güçlendirmek, iyi ve doğru beslenmeyle yakından ilgili. İyi ve doğru beslenmek ise ekonomik güçle değil, bilgiyle ilgili bir süreç. Kalbinize, beyninize, cinselliğinize daha fazla destek olmak istiyorsanız makul miktarlarda fındık yemeyi ihmal etmeyin.
150 kilo zayıflamak mümkün mü
Mümkün. Ben 200 kilodan fazla verenleri bile tanıdım. Eğer kronik bir diyetçiyseniz bazen verdiğiniz kilolar 150’yi, 200’ü değil, 250 kiloyu bile geçebiliyor. Kronik diyetçilerin ortak hatalarından biri de sık sık kilo alıp vermeleri ama verdikleri kiloları her seferinde bedenlerine fazlasıyla yüklemeleridir. Bu durum çoğu zaman yanlış diyet planlarının, kişiye özel hazırlanmayan beslenme organizasyonlarının, şarlatan/fotokopi diyet listelerinin sonucudur.
Kronik diyetçilerin çoğu “hızla giden fazlasıyla geri gelir” kuralını bilmediklerinden ya aç kalarak ya da protein diyeti, ayırma diyeti ve benzeri tek yönlü çok düşük kalorili açlık diyetleri uygulayarak kilo dalgalanmalarına sebep olurlar. Diyelim ki yirmi yıllık kilo serüveninizde on beş kez diyet yolculuğu yaptınız ve her seferinde on kilo yağ attınız.
Bu toplam 150 kilo vermek anlamına geliyor. Böyle bir durum tabiî ki her şeyden önce metabolizmanın canına okuyor!
Aşırı alınganlık hasta ediyor
Ruhsal yapılanması hassas, duyguları güçlü, duygusal iniş ve çıkışları sert, dış etkilere fazlaca açık, özellikle alıngan kişilerde kaşıntılı cilt hastalıklarına (nörodermit), çarpıntı, taşikardi ve benzeri ritim bozukluklarına, kalp hastalığıyla ilişkisiz sinirsel kalp ağrılarına daha sık rastlanıyor. Bu kişilerde reflü, gastrit gibi mide yemek borusu sorunlarıyla karşılaşma olasılığı da artıyor. Bu tür ruhsal yapılanmalar çoğu zaman sinirsel kolit ya da “mutsuz/huysuz bağırsak sendromu” olarak bilinen ve gaz, şişkinlik, karın ağısı, kabızlık ve ishal ataklarıyla karakterli olan bir klinik tabloya yol açıyor. Özetle alınganlık sağlığa iyi gelmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder