Ortaçağ karanlığındaki Hristiyanlık âlemi, ilim adamlarını engizisyonlarda yargılayıp diri diri yakarken; İslâm dünyasında ise, din ile ilim birlikte ilahî hikmet ve hakikatlerin avcılığına çıkmıştı. Ve öyle güzel meyveler devşirmişti ki, Batı rönesansını bunlara borçlu.
“Rabbim! İlmimi artır” diye dua etmesini Resûlünden isteyen Allah’ın buyruğunu yerine getiren Müslümanlar, zaman ve mekanlarına da hakim olmuşlardır. Batı’ya da öncü olan bu Müslümanlardan bazıları:
Harezmî: cebir ve astronomi.
Ferganî, Cezerî, Nasıriddin-i Tusu ve Ali Kuşcu: Astronomi…
Bîrunî: Astronomi, Coğrafya ve Tıp. Dünyanın yuvarlaklığını ortaya koymuştur. dünyanın hem kendi ekseni hem de güneş etrafında döndüğünü açıklamıştır.
İbn Heysem: Fizik, Obtik alanı vs.
Cabir b. Hayan ve Razi: Kimya.
İbn Nefis: Tıp
Cahız: Biyoloji
Vakıaların hendesî ihtar ve icabını anlayan Müslümanlar altın çağlarını yaşamış, eşya ve hadiseleri zapt ve teshir görevini tavsattığı zaman ise, Kanunî’den beri olduğu gibi, kaybetmiştir.
Allah Kur’an’ında “Kara ve denizin karanlıklarında kendileriyle yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O’dur” diye buyurur ve Kur’an’a sarılan Müslümanlar o zamanlar bunun icaplarını yaparken, Hıristiyanlık ise, akıl ve bilimi aforoz etmekle meşgul idi. Şimdi ise işler tersine döndü.
Hıristiyanlığın bu bağnazlığı onun sonunu getirdi. Hristiyanlığa en büyük darbeyi vuran Rönesans diye nitelenen akımın öncüleri matematikçi ve astronomlardır. Kopernıck, Galileo ve Kepler gibilerdir.
Dünyanın sabit ve güneşin, dünyanın etrafında döndüğünde ısrar ve inat eden Hristiyanlık, kendi matematikçi ve astronomlarının ölümcül darbeleriyle yıkıldı.
Yükselen İslâm göklerle tanışır ve halleşirken, göklerden gelen haberler (mecazî değil hakiki mânâda) Hristiyanlığın sonunu getirdi.
Bugün bizdeki ilim ve kültür seviyesi, dünkü Hristiyanlıktan farklı olmadığı gibi, Batıdaki ilim ve kültür seviyesi dünkü İslâm çağından farklı değildir. Bizim bıraktıklarımızı onlar almıştır, onların bıraktıklarını biz; eşyanın kanunu böyle demek. Allah çalışana, çile çekene veriyor demek, kim olursa olsun.
Vakıaların hendesî ihtar ve icabına uymayanları vakıalar dışına atarak cezalandırır. “Göklerden ne olacak, madde dediğin gelir geçer” diyen rehavet halindeki Müslümanların, İslâm hamle ruhuna zıt hâli bizi bugünlere getirdi. Şu ân ise, istenen seviyede olmasa da üzerindeki ölü toprağını atmaya çalışan, kıpırdayan ve kaynayan bir İslâm âlemi var. Bunun fikirde ve aksiyonda yenilenen İslâma Muhatap Anlayışı olarak, BD-İBDA sistemi ve hareketi var.
***
Bir Batılının modern hayat tarzını eleştiren sözü: “Yeryüzünün telaşesinden, göklerin azametini unuttuk.”
İmam-ı Gazalî Hazretleri buyuruyor: “Astronomi bilmeyen kimse, Allah’ı tanıma hususunda noksan kalır.”
2009 Astronomi Yılı ilan edildi. Bu vesileyle gökbilim kültürümüzü gözden geçirelim.
Göklerden yeryüzünü öğreniyoruz. Bundan bahsettik.
Uçsuz bucaksız gökler Allahın azametinden nişâne, kulun aczini hatırlatan vesile.
Öyle ki, uçsuz bucaksız kainatta Samanyolu galaksisi bir kum tanesi kadar, Güneş sistemi ise Samanyolu galaksisinde bir kum tanesi kadar, Dünya ise Güneş sisteminde bir kum tanesi kadar ve biz Dünyada bir kum tanesi kadarız. Fakat içimizde maveraya yükselmeye bir iştiyak var, dünyaya sığmayan bir düşünce ufkumuz var.
Gökada veya Galaksi olarak da isimlendirdiğimiz Samanyolu, eski Türkler’de Saman Uğrusu, Osmanlılarda Hacılar Yolu olarak da isimlendirilmiş. Samanyolu gerçekte, devasa yıldızlar (Gökada) sisteminin içindeki bir noktadır. Samanyolu uzunluğu 100 bin ışık yılında.
Çıplak gözle 5-6 bin yıldız görülebilir. Şehir ışıklarında bu sayı düşer. Rahat görülebilen 130 parlak yıldız var. Aslında güneş büyüklüğünde 300 milyar yıldızımız var.
Gözlerimizi 5 dakika kadar karanlığa alıştırmak gerek. Gökyüzünün öğrenilmesi, bir miktar alıştırma ve biraz da sabır gerektirir.
Kolunuzu ileriye uzattığınızda, yumruğunuzun genişliği yaklaşık 1o derecedir. Bu kavramlar, yıldızları gözlerken oldukça kullanışlıdır. Mesela: Kase gibi görünümü ile göze kolayca çarpan bir grup yıldız, Büyük Kepçe (ya da ait olduğu takım yıldızı nedeniyle Büyük Ayı) olarak isimlendirilir ve gökyüzünde yumruğumuz büyüklüğünde bir yer kaplar. Yumruğumuzun biri diğerinin üzerine gelecek şekilde, ufuktan itibaren üst üste yukarıya doğru koymaya devam edersek, dokuz yumruk sonra Başucu Noktası’na ulaşırız. Yani, ufuktan itibaren başucuna kadar olan açı 90 derecedir.
Gezegen ile yıldız farkı: Yıldız göz kırpar, titreşir, gezegen ise titreşmez. Gezegenler yıldızlar gibi ışık kaynağı olmamasına rağmen (Güneşin ışınını yansıtırlar) yakınlıklarından dolayı parlak gözükürler. Görebileceğimiz gezegen sayısı 4-5 dir, fakat çok sık yer değiştirirler.
En parlak gezegen Venüs (Zühre), en parlak yıldız Sirüs (Akyıldız) dan 10 kat daha parlak gözükür.
Taş gezegenlerde en büyük biziz, sulu ve yaşam olan gezegenlerde. Maviyiz sudan dolayı.
Venüs’e, yanlışlıkla Sabah Yıldızı, Akşam Yıldızı veya Çoban Yıldızı da denmiştir. Çok yer değiştirdiği için olsa gerek. Fakat Venüs gezegendir, en parlak gezegendir. Gün batımından hemen sonra veya güneşin doğuşundan önce (Batı veya Güney tarafından) izlenen en parlak cisimdir. Konumu, ufka yakındır.
Gecenin ilerleyen saatlerinde (Venüs batmışsa) en parlak cisim, Jüpiter (Müşteri) gezegenidir.
Mars (Merih) ise kızılımtrak rengiyle kolayca görülebilir. Satürn de görülebilir, Merkür zor görünür.
Gelelim yıldızlara:
Gözle görülebilen yıldız sayısı 6000 civarındadır. Bu yıldızların yarısı güney yarım kürede, yarısı da bizim de bulunduğumuz kuzey yarım kürededir.
Dev teleskopla 500 milyar yıldız görülebileceği tahmin ediliyor. Görebildiğimiz mesafe 13.5 milyar ışık yılı.
Eldeki verilerle kainatın simülasyonu, beyin hücre yapısına benziyor. Görebildiğimiz galaksi kümelerinin kümelerinin kümeleri. Beyin cerrahları bu görüntüye çok şaşmış.
Yıldızların çoğunun adı Arapça. Sonra Batılılar kodlamış.
En parlak yıldız Sirüs dedik, tabiî güneşten sonra. Akşam güney tarafında gözleniyor genellikle, daha sonra Batıya doğru batıyor. Tabiî mevsimlere göre yönleri değişiyor. Yıldızlar yavaş yavaş batıdan batar, Avcı takım yıldızı, belindeki inci dizisi üç yıldız ve açılmış kolları ve ayaklarını sembolize eden yıldızlarla kolayca bulunur. Ve onun hemen üstünde Boğa takım yıldızı ve boğanın sırtındaki Ülker. Ülker’in diğer adı Süreyya ve diğer adı da Yedi Kız Kardeş; insanı heyecanlandıracak bir dizi-grup halindeki yedi yıldızlar. Göklerin derinlikleri, Yedi Kız kardeşlerin güzellikleri bizi, yeryüzünün hazlarından daha fazla heyecanlandırmıyorsa kusur bizdedir, zevkini ve heyecanını yitirmiş gözlerimizdedir, aklımızdadır, yüreğimizdedir. Yedi Kız Kardeşleri çıplak gözle görebilenler daha mutludur bence. www.skyand te les co pe.com sitesinden gökyüzüyle ilgili birçok bilgiye ulaşabilirsiniz. Günlük gökyüzü haritalarını o sitede ve diğer yerlerde bulabilirsiniz. Meraklı olan arar bulur. Hem zevke hem kültüre hitap eden yönü olduğu gibi, boş zaman aktivitesi için faydalıdır.
Kış Üçgeni denen üç yıldız: Procyon-Betelcegöz-Kapella
Yaz Üçgeni denen üç yıldız: Vega- Denep-Altair
Tam tepededir bu yıldızlar.
Bir nokta olan bizlerin yani dergimizin, çok uzaklardan gelecekler için
tam adresimizi vererek, uzay serüvenimize şimdilik son vermek istiyoruz.
Kainat. Başak Süper Kümes (Virgo. 110 Gökada içerir). Yerel Küme. Samanyolu Gök Adası. Güneş Sistemi. Dünya. Türkiye. İstanbul. Şişhane / Beyoğlu. Emekyemez Mah. Gümüşgerdan Sok. No: 6/ 4
Kazım GÖKBAYRAK
BARAN Dergisi Sayı: 120
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder